13 Eylül 2010 Pazartesi

Nasıl bir ilişki...


Nasıl bir ilişki...


Önce... "Bαhαrr" Artık kapris yapcagım valla.. öylesi el üstünde tutuluyor. http://ff.im/qzyuD dedi feedinde,
Ardından... nymph Evet ondan anlıyosunuz işte ....:)) http://ff.im/qzFCP diyerek konuyu yeni feede taşıdı.
Çok uzun zamandır aklımın bir köşesinde duran, zaman zaman yaşadığım olaylar yüzünden anımsadığım, ama sonra yeniden tozlu raflara gönderdiğim bu ilişki türü üzerine düşüncelerimi kaleme almak istedim.
Her şeyi delilleriyle (linkleriyle) ortaya da koyuyorum ki, sonrasında farklı yorumlar gelmesin.
Amerikalı Psikolog Michael S. Broder http://drmichaelbroder.com/ gerilimli ilişkileri özellikle de sık ayrılık yaşayan çiftleri üç değişik başlık altında ele alıyor:
Tek taraflı, umursamaz ve fırtınalı ilişkiler...


Tanıdığım ya da ilişkilerine tanıklık ettiğim insanların hissettiklerini ve yaşadıklarını bu pencereden değerlendiğimde bu başlıkların altını şöyle doldurmaya karar verdim:
TEK TARAFLI İLİŞKİLER:
Tek taraflı ilişkilerde temel sorun, birinin diğerine göre ilişkiyi sürdürmek için çok daha fazla enerji ve çaba harcamasıdır.
Bu çaba, bazen “başa kakma” ya da “fazla ilgiyle sıkma” gibi sorunları beraberinde getirse bile, geleceğe ilişkin planlar yalnızca birinin gündemindedir. Diğeri her şeyden habersiz, kendi dünyasında yaşamaktadır. Hatta o ya işiyle evlidir ya da hayatı diğeri gibi çok da önemsememektedir.
Biri geleceği inşa etmek için canla başla çalışıp dururken, diğeri ise karşısına geçip “beyhude çabalar” olarak gördüğü bu didinmeyi, Tom’un Jerry’i kıstırma çabalarına benzetip kıs kıs gülüyordur.
Biri ne kadar çok sahipleniyorsa diğeri de kendini o kadar cam fanusun dışında tutmaya çalışıyordur.
Biten böyle bir ilişkinin en kötü tarafı, o ilgisiz kişinin, diğer ilişkilerde de hep “armut piş ağzıma düş” beklentisi içine girmesidir.
Böyle bir ilişkiyi uzun sürdürmek, çaba gösteren için bir ömür törpüsüdür, diğeri için ise her şeyin rayında gittiği bir rüya...
Böyle bir ilişkide cinsellik bile, karşı tarafı tatmin etme görevini üstlenmek şeklindedir.
Siz siz olun hayatı kendiniz için yaşayın.
Unutmayın ki, siz mutlu olmadığınız sürece başkasını da mutlu edemezsiniz.
Mutluluğunu, başkasının mutluluğu üzerine inşa edenler, “başkasının aletiyle gerdeğe girilmeyeceğini” de akıllarının bir köşesinde tutsunlar lütfen, çünkü her an hayal kırıklığı yaşayabilirler.


UMURSAMAZ İLİŞKİLER:
Umursamaz ilişkiler ya da yeni söyleyiş biçimiyle serbest ilişkilere gelince...
Böyle bir ilişkide tutku ve istekten eser yoktur. Aslında böyle bir ilişki, giderek birbirine yabancılaşmanın bir adımıdır.
Eğer ilişki daha başında böyle tanımlanıyorsa, o zaman çiftimiz, tutku veya öfke ve hatta kavga için bile enerji bulamıyor demektir. Birbirlerini sahiplenmeyecekleri gibi, birbirlerinin sınırlarını da ihlal etmeyeceklerdir. Ve sınırlarını da belirlemek için zihinlerinde de olsa, aralarına bir duvar örerler ya da tel örgü gererler.
Bu tür bir ilişkiyi, -ben her ne kadar tutkulu aşkların mevsimi kabul etsem bile- sonbahara benzetirim. Çünkü böyle bir ilişki, kuru yapraklar gibi, rüzgarın estiği yöne doğru sürüklenir gider...


FIRTINALI İLİŞKİLER:
Bu ilişkileri genelde “arızalar birbirini çeker” şeklinde bir ifadeyle dile getirmemin nedeni soğuk Aslan burcu esprisinden öte bir şey değildir.
Aslında, “deli deliyi görünce değneğini saklarmış” atalar sözünün burada devreye girmesi gerekir, ama bu her zaman böyle olmaz ve “tencere yuvarlanıp kapağını bulur”...
Kendisini el üstünde tutan, değer veren, önemseyen, her fırsatta yanında olmak isteyen, ama kendisi gibi düşünüp, davranan hatta tek yumurta ikizi gibi birini ne kadın ne de erkek yaşamında istemez. Çünkü bu onlar için aynı kutuptur ve elin tersiyle itilmesi gerekir.
Kim daha çok ilgi çeker, sert çıkan, kızan, kavga eden, kıskanan ve öfkeli “arızalar”...
Neden, çünkü, kadın ya da erkek, böyle olan bir sevgiliyi düzeltebilecek bir melek gibi görür kendini.
“Eşek sopa yediği kapıya gelir” sözünü ilişkiler için kullanmaya çalışanlar bilsinler ki, bu söz çok emanet duruyor.
Aslında burada kadın ya da erkeğin el alemden beklentisi, ne kadar sabırlı olduğunu, çaba göstererek bir “arıza”yı yeniden topluma kazandırdığının görülüp takdir edilmesidir.
Çünkü o, rüzgara karşı uçurtmasını en zirveye çıkarma başarısını göstermiştir, o bunun zevkini ancak takdir edilerek yaşayacağını bilmektedir.
Fırtınalı ilişki biçimi, adından da anlaşılacağı gibi gökgürültülü, yıldırımların düştüğü, sağanak yağışlı, hortumlu, kasırgalı ilişkidir. Gerçekten de benzer kutuplar birbirini iter, zıt kutuplar çeker.
Bu ilişkide yoğun olan şey, tutku ve şehvettir.
Gökgürültüsü... İlişkide sesler yükselmesine rağmen, bağırtı çağırtı olmasına rağmen, yine birbirlerini çektiğinin işaretidir.
Şimşek çakar... Tartışmalarına sadece yakın çevreleri, konu-komşuları değil, uzaktakilerin bile tanık olması uzak bir olasılık değildir.
Yıldırım düşer... Böyle bir ilişkide orgazm en üst düzeyde yaşanır. Ve inanılmaz bir enerji ortaya çıkar. Çünkü öfke, yoğun bir cinsellik için tetikleyici duygu olarak kullanılır.
Sağanak yağmur... Tutkulu bu ilişkinin temel taşlarından biri gözyaşlarıdır.
Kasırga / Hortum... Bu ilişkide son nokta, geride enkaz bırakan kasırga ya da hortumdur...

Bu ilişki biter, ama bundan sonra ne kadar önlem alırsanız alın, o bölge fırtınalarıyla ünlü, olağanüstü halin yaşandığı yer ilan edilir...
Eğer ilişki biçimi olarak bunu tercih ediyorsanız, unutmayın ki, her zaman bunlar tekrarlanacaktır. En fazla yapabileceğiniz, önlemleri artırıp enkaza dönüşmemek.

Ankara, 13 Eylül 2010 - 13.15

Hiç yorum yok: